Geleneksel Yapılar #4 Kil Tuğlalardan Beton Kemerlere

Tuğla binlerce yıldır kullanılıyor. Antik Yunan tapınakları kerpiç tuğladan yapılmış, çatıları sazla kaplanmıştı. Erken döneme ait, daha sade Mısır mezarlarının bazıları da kerpiç tuğladan yapılmıştı. Bu tür tuğlalar, çamur harçla örüldükleri için neredeyse her yerde kullanılmıştır. Üstelik taşa göre hem kullanımı kolaydır hem de daha ucuzdur.

kil tuğla ile ilgili görsel sonucu

Kil, tuğla biçimi verilerek güneşte kurumaya bırakılırdı. İnsanlar zamanla tuğlanın fırında yüksek derecede ısıtılmasıyla daha sert ve dayanıklı hale geldiğini fark etti. Tuğlanın boyutlarında ve şeklinde de gelişme kaydedildi. Başlarda tuğlalara elle ekmek somunu şekli veriliyordu. Ancak zamanda yapı ustaları fırında daha iyi pişmeleri için tuğlaları kalıpla daha küçük ve düzgün şekillerde yapmanın daha verimli olduğunu fark etti.

Bizanslı, ardından da Avrupalı yapı ustaları tuğlayı dış cephe için dekoratif bir malzeme olarak gördü. Romalılar ise tuğlayla yaptıkları binaları taş, mermer ya da çoğunlukla betonla kapladılar. Dayanıklı ve çok amaçlı kullanıma uygun olan betonun Roma mimarisi üzerinde etkisi büyüktür.

Kemer, tonoz ve kubbe


Taşın geniş açıklıkların geçilmesinde kullanılmasını sağlayan en önemli gelişme kemer yapımı olmuştur. Hem Mısırlılar hem de Romalılar yapılarda kemer kullanmıştır. Ancak kemeri gerçek anlamda geliştirenler Romalılardır. Yunanlar sütunlarının ihtişamıyla iftihar ederken Romalıların kemerden yararlanmaları sütun ve düz kirişe başvurmaksızın geniş açıklıkları taş ve betonla geçmelerini olanaklı kılmıştır.


Günümüze kadar ayakta kalmış en etkileyici Roma kemerlerinden biri Fransa'nın Nimes kentinde bulunan Pont du Gard üç kat kemerden oluşur. Roma'daki Kolezyum, kemerin güzel bir kullanımını sergileyen başka bir örnektir. Yaklaşık MS 75'te yapılmış olan bu anfitiyatro dört kattan oluşuyordu. İlk üç kattaki bağımsız kemerler Romalıların yüksek binaların ağırlığını taşıması için kemerden nasıl yararlandığını gösterir.

roma kolezyumu ile ilgili görsel sonucu

Kemerle ilgili ilkeler tonozda da geçerlidir. Tonoz aslında bir tünel oluşturacak şekilde uzatılmış kemerlerdir. Tonoz geleneksel kolon-kiriş sistemiyle oluşturulmuş yapılardan çok daha geniş açıklıklı mekanların üzerini kaplayabilir. MÖ 700 gibi erken bir dönemde Mezopotamya'da kullanılan tonoz, Romalılar tarafından biraz geliştirildi. Ancak beşik tonozların ya güçlü payandalara ya da ağırlıklarını taşıyacak çok kalın duvarlara ihtiyaç vardı. Bu sorun MÖ 1.yüzyılda çapraz kemerli tonozun geliştirilmesiyle kısmen çözüldü. Tonoz yüzeylerinin birbirini kestiği yerde oluşan hatta tonoz kaburgası adı veriliyordu.

Kesişme noktalarında yoğun payanda desteği daha ince duvarların yapılmasını sağlıyordu. Tonoz yapma sanatı yüzyıllar boyunca yavaş yavaş gelişti ve 16.yüzyıl Avrupa katedrallerinde zirveye ulaştı. Bu dönemde birbirlerine kenetlenen tonoz, kemer ve uçan payanda (Payanda olarak kullanılan yarım kemer) sistemi göz alıcı etkiler bırakacak şekilde kullanılmaya başlandı.

Ä°lgili resim

Orta Çağ Avrupası'nda yeniden canlanan bir başka Roma yapısı kubbeydi. İlke olarak kubbe dairesel bir kemer işlevi görmekteydi. Ağırlığın fazla olması, yatay kuvvete karşı koyabilmek için taşıyıcı duvarların çok kalın olmasını gerektiriyordu. Örneğin 2.yüzyılda inşa edilmiş olan, Yunanistan'daki Pantheon'un 45 metrelik kubbe açıklığını taşıyabilmesi için 6 metre kalınlığında duvarlara ihtiyaç duyuldu. İtalyan mimar Flippo Brunelleschi 1432'de Floransa Katedrali'nin kubbesinin tabanına kaburgalar yerleştirerek bu sorunu ortadan kaldırdı. İngiliz mimar Christophe Wren'in 1710'da tamamladığı St. Paul Katedrali'nin aynı nedenle zincirle kuşatıldı.

st paul katedrali ile ilgili görsel sonucu

Ancak dünya, Roma İmparatorluğu'nun çöküşü ile 1300 yıl kadar sonraki Sanayi Devrimi arasındaki dönemde inşaat teknikleri açısından çok fazla yenilikle tanışmamıştır. Ta ki inşaat sektörünü kökten değiştirecek olan yeni demir ve çelik üretim yöntemlerinin keşfine kadar.

18.yüzyılda bile inşaatçıların kullandığı tekniklerin çoğu, yüzlerce hatta bazı durumlarda binlerce yıl evvel yaşamış atalarınınkine benzer tekniklerdi.
Burada Geleneksel Yapılar adlı yazı serimizin sonuna geldik. Umarım yazı serimi beğenerek okumuşsunuzdur. Duygu ve düşüncelerinizi bize yorum olarak belirtebilirsiniz. İyi günler

Kaynak: Tübitak 
Önceki Yazı
Sonraki Yazı

Yazar Hakkında

MSAGE and Patrobot's developer, amateur rocket designer, art student, entrepreneur, volunteer and creator of Turkish Rocket Community and Yelken E-Academy, author of BirTutamEsc

0 Yorum: